Peygamber’i Gül ile yad edip, yoluna diken seren ümmet olmak ne acıdır

 
(Resulüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik!“ (Enbiya 107)
 
„Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; Fakat insanların çoğu bunu bilmezler!“ (Sebe, 28)
„(Ya Muhammed!) Eğer sen olmasaydın, âlemleri yaratmazdım!“
(Hadis-i Kudsî)
 
Yüce Allah (c.c.) bizleri Hz. Muhammed (s.a.v.)’e gereği gibi ümmet olanlardan ve O yüce Nebi’nin Liva-i Hamd sancağının altında toplanan, Havz-u Kevser’inden doyasıya içen ve şefaatına nail olan kullarından ilhak eylesin! Amin!
 
„Peygamber’i sadece kal ile değil, hal ile seveceksin!“
Herkes, „Ben Peygamber’i seviyorum!“ der, hatta gayr-i müslimlerin içerisinde kendisine hürmet gösterenler de vardır.
Yine herkes Peygamber’imizin doğum günü olan „Mevlid Gecesi‘‘ni kutlar. Fakat yaşantısına gelince, hep lafta kalır. Peygamber ve yaşantısıyla kendi yaşantısı arasında dağlar kadar fark vardır.
Ne sözü, ne giyimi, ne kuşamı, ne hayat tarzı, ne hal ve hareketi ve ne de görüşü, düşüncesi Peygamber’e uymaz.
İşte maalesef sözde Peygamber’i sevenler, Ona toz kondurmamaya çalışanlar, yaşantısıyla değil Peygamber’i örnek almak, batı taklitcileri bile Peygamber’in doğum yıldöneminde“Kutlu Doğum Haftası“ adıyla kutlamalar yapmaktadırlar.
 
Gül çiçeğinin Hz. Muhammed’in simgesi olarak kabul edilir ve düzenlenen „Kutlu Doğum Haftası“ törenlerinde, „Sevdiklerinize Gül Verin“ kampanyası başlatırlar.
 
Ayrıca Kutlu Doğum Haftası’nda Peygamber’i, „Gül çiçeğinin Hz. Muhammed’in simgesi“ diye gül dağıtmak suretiyle göstermelik yâd edenler, diğer sözleriyle de O’nun sünnetini hor ve hakir görmekle, Peygamber ve O’nun gerçek ümmetinin yoluna diken koymuyorlar mı? Bu onların müslümanları avuttuklarının, uyuttuklarının çirkin bir isbatıdır!
Bugün Peygamber’in O nurlu yoluna diken serenler, Ebu Leheb’in başına gelenler mutlaka bunların da başına gelecektir. Onların da elleri kuruyacak ve ateşe gireceklerdir!
 
Güller Icinde Peygamberim​
ber’i Gül ile yad edip, yoluna diken sermek!
Bir ülke düşünün ki, toprağının altında yüzbinlerce şehid dedelerimiz kefensiz yatıyor. O kefensiz dedelerimiz, kahraman ninelerimiz Peygamber’in sünneti olan sarıkla, cübbeyle, çarşafla, başörtüsüyle bu vatanı savunmadılar mı? İslam dini için, Şeriat kanunları için, Hilâfet ve Halife için seve seve canlarını vermediler mi? Peygamber’in sakalı horlanıyor, „Çember sakallılar“ deniliyor, Peygamber’in sünnetine sarılan, Onun getirdiği ve tebliğ ettiği o yegane sistemi devletin yönetiminde söz sahibi yapmak için mücadeleye koyulan, Kur’an’ı anayasa, Şeriat’ı kanun ve devleti İslam yapmak için yola çıkan gerçek müslümanlara, „Yobaz, gerici, köktendinci, aşırı uç“ gibi hiç de yakışmayan kelimelerle karalama yoluna gidiliyor, onların yoluna diken konuluyor, Peygamber’e küfredilirken, „Çöl bedevisi“ denilirken, Kur’an’a „çöl kanunu“ denilirken, müslümanların din ve inançlarına, örf ve âdetlerine hakaretler ediliyor, İslam’ın kılık-kıyafetine bürünmek suç oluyor, din ve mukaddesatlarını öğrenmek ve yaşamak yasaklanıyor ve bu saray mollaları olan günümüz bel’amları da gül dağıtmakla, „İslam barış dinidir! Sevgi ve kardeşlik dinidir!“ gibi parlak sözleriyle müslümanları uyutuyorlar.
 
Allah’ın kelamı horlanırken, „Şeriat kahrolsun!“ denilirken, çocuklarımızın dinlerini ve inançlarını öğrenmelerine yaş sınırı getirerek, diğer yandan da Kur’an kurslarını kapatarak, Onu tebliğe memur edildiğimiz yüce Kitab’ımız Kur’an’da açıkça emredilen kadınların tesettürüne yasaklar konmuş, inancından dolayı başını örten binlerce genç kızımız ve bacılarımız işgalci kemalist dinsiz rejim tarafından „Başörtüsünü siyasî amaç olarak kullanıyorlar!“ denilerek suçlu gibi gösterilerek okuma haklarına tecavüz edilmiş ve üniversitelerine alınmamaları, yine Peygamberimiz’in getirdiği vahiy din olan İslam’ın günde beş vakit kılınması farz olan namazı kıldığından ve Peygamber’in sünneti sakalı bıraktıklarından dolayı insanlar işlerinden atılıyor, namaz kılıyor, oruç tutuyor ve aileleri arasında tesettürlü olanlar var gerekçesiyle askeriyeden atılan yüzlerce subay ve astsubay… Zulmün her türlüsünün başgösterdiği Anadolu topraklarında malesef bütün bunlar yaşanmaktadır. Ellerinden gelse bu Din-i Mübin-i Ahmediyye’yi bir kaşık suda boğmaya kalkanları, Anadolu’da İslam dinini silmek ve kökünü kazımak için canla-başla çalışan bu din ve mukaddesat düşmanlarını, millet ve vatan hainlerini nasıl olur da severiz?
 
Zıtlıklar ülkesi:
Kemalist işgalciler, Kur’an’ın anayasa, Şeriat’ın kanun ve devletin İslam olmasına, Kur’an ve Şeriat’ın devletin yönetiminde söz sahibi olmasına „İrtica“ diyorlar. „İrtica en büyük tehdittir!“ diyorlar. „İktidar olarak, hükümet olarak irtica ile amansız mücadelemiz devam edecek!“ diyorlar.
 
Ey şehidler diyarının sakinleri:
Şu bir gerçek ki, bunların „gericilik“ dedikleri, hor ve hakir gördükleri, senin canından daha aziz addettiğin, baştacı yaptığın, uğrunda şehidler verdiğin dinindir, imanındır, mukaddesat ve Şeriat’ındır, Kur’an’ın anayasa ve devletin İslam olmasıdır. Bunların dilinin altında bunlar vardır. Onların bütün bu saydıklarımıza kin ve düşmanlıkları vardır. Bazen ağızlarından kaçırırlar, dillerinin altındakini tutamazlar açıktan açığa „Şeriat“ derler, „Biz Şeriat’a karşıyız! Biz Şeriat devletine karşıyız! Biz müslümanız, ama Şeriatçı değiliz! Şeriat gericiliktir, Atatürk ilkelerine aykırıdır! Şeriat komünizm kadar tehlikelidir, Şeriat yeşil komünizmdir!“ derler.
 
Senden korktukları zaman, senin oyuna başvuracakları zaman, müslüman milletin uyanmaması ve gerçekleri bilmemesi için irtica derler, teokratik devlet derler ve bu suretle içlerindeki düşmanlığı gizler, münafıklık yaparlar. Evet Peygamber’e, O’nun getirdiği ve tebliğ ettiği İslam dinine, Kur’an’ın hükümlerine, Peygamber’in sünnetine, sosyal hayattan silmeye de doğrudan olmasa da indirek olarak irtica diyorlar.
Diğer yandan da O yüce Peygamber’in doğum gününü „Kutlu Doğum Haftası“ panelleri kutlayarak ilan ediyor, müslüman kesimi aldatıp avutuyor, Resulullah’ın yoluna, onun gerçek ümmetinin yoluna yasal dikenler koyuyorlar!
 
Ey müslüman!
Dostunu düşman-ını iyi tanı! Seni kimlerin idare ettiğini, kime uşaklık yaptıklarını, asıl vatan ve millet düşmanının kim olduğunu anla, tesbit et, vakit geçirmeden hakka ve hakikata dön! Bu zalimleri destekleme, onlara meyletme!..
Bakın Kur’an ne diyor:
„Zulmedenlere de meyletmeyin ki, sonra size ateş dokunur. Sizin Allah-’tan başka veliniz yoktur, sonra yardıma erdirilmezsiniz!“ (Hud, 113)
 
Hz. Ali (k.v.)’nin bir sözü ile yazımıza son verelim:
„Benim belimi iki sınıf insan kırmıştır: Birisi âlim-i mutehettik, birisi de cahil-i mütenessik! (Yani tavizkâr hoca, bir de İslam’ı bilmeyen cahil sofular!“